31 Ağustos 2017 Perşembe


“Bir yetim okutana…”

nazanss.blogspot.com





Çok duygulandım.
Bir yazı beni o kadar çok duygulandırdı ki, hani denir ya tüylerim diken – diken oldu, aynen öyle oldu.
Yazım diline yakışmayacak bir tabirle sözlerime devam edeceğim ve diyeceğim ki:

“Yahu bize ne oldu ki biz değerlerimizi, güzelliklerimizi, ederlerimizi unuttuk. Bu gafil dünyanın, bu geçici dünyanın tadına çok alışarak daha iyi tatlar olsun, daha iyi tatları sadece biz tadalım diye böyle savruk, korkak, açgözlü, tamahkâr olduk!”

Size bir hikâye anlatacağım izninizle…

Size bir sultandan söz edeceğim. Bir Padişah kızından; Sultan IV. Murad Han’ın kızı Melek Sultan’dan. Nur içinde yatsınlar. Onlar gerçekten farklı ve güzel insanlarmış.

Melek sultan, Ahmet Paşa ile evliymiş.
Bunların şöyle bir adetleri varmış. Bir açık artırma yaparlarmış.
Her yıl olurmuş bu…
Evlerinin önünde yaparlarmış.
Bir hayli enteresan değil mi?
Bir padişah kızı, bir Paşa neyin açık artırmasını yapıyorlar?
Eşyalarının artırma satışını yapıyorlarmış.
Nasıl olur diyorsunuz değil mi?

Konaklarındaki fazla eşyaları Ramazan’da satarlarmış.
Bu mezat garip bir mezatmış.
İşin diğer bir yanı da bu mezat beklenirmiş.
Bir yıl insanlar bu mezat için para biriktirir, programlarına alır, bunu görev addederlermiş.
Durun hikâye bununla bitmiyor.

Ramazan ayı geldi diyelim,
Mezatçıda geldi.
Kalabalık hazır, satışlar başlıyor.

Mezatçı bağırıyor:
“Bir altın sahan!”
“Bir kapaklı altın sahan... Yok mu talibi?”
Kalabalıktan biri bağırırmış.
“Kaça – Kaça?”
Şimdi hazır olun duyduğunuz sizleri ne kadar etkileyecek:
“Bir yetim okutana…”

Vay maşallah – Vay kırk bin kere maşallah…”
Mezatçı devam edermiş.
“Hadi bir yetim okutmak isteyen yok mu? İki yetim... Üç yetim...”

Ortalık kızışırmış. Gelenler varlıklı insanlar.
Bir altın sahan bazen iki bazen de üç yetim okutmayı garanti eden birine gidermiş.
“Altın Sahan verildi.”

Artırma devam ettikçe, eşyalarda değişir artırma sürdükçe, satın alanların ne karşılığı aldıklarının da ismi değişirmiş.
“Bir altın ibrik.”

Satış sadece yetim okutma ile sınırlı değilmiş.
Fakir – fukara gözetilir, dullar korunur garipler gözetilirmiş.

Bütün bunların üstüne de satışlar yapıldıktan sonra:
Dualar okunur, Yasinler, hatimler indirilir. Konaktan izzetler ikramlar yapılırmış.

Böyle güzellikleri okudukça insanoğlunun maneviyatının ne kadar azaldığını nerede ise tükendiğini anlayıp üzülüyorum. Bizlerin arınma zamanları bence gelmiş geçiyor bile…

Aklımızı başımıza almamız lazım…
Bu dünya geçici…


Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder