31 Ağustos 2017 Perşembe


BABİL’İN NEREDE OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ?

Kuzey Babil Devleti ise, Şırnak ilinin İdil ilçesi güneyinde Babil köyünde kurulmuş.

Babil Kulesi
*
Tapınak
nazanss.blogspot.com



Sizlere bir tapınaktan söz edeceğim.
Sümer dilinde yerin ve göğün temel taşı diye isimlendirilmiş.
Bunun için onu Sümerlilerin yaptığına inanılıyor.
Bu kule yedi katlıymış ve 90 metreymiş.
Ama siz bunu şimdilerde değil Sümerliler zamanında yapıldığını bilerek düşünün lütfen…
Babil kulesi diyorum ama isterseniz önce Babil’i tanıyalım. Resmi dilden tabi…

Mezopotamya'da, adını aldığı Babil kenti etrafında kurulmuş eski bir imparatorlukmuş.
Babil'in merkezi bugünkü Irak'ın El Hilla kasabası üzerinde yer almaktaymış.

Kuzey Babil Devleti ise, Şırnak ilinin İdil ilçesi güneyinde Babil köyünde kurulmuş.

Batıda bilinen adı Babylon, Akadcadaki Babilu kelimesinin Yunanca varyantıymış.

Kuran-ı Kerim'de şehrin ismi Babil olarak geçiyormuş.
Eski Ahitte Babil sözcüğü Babel şeklindeymiş.

Akadlar ve Sümerler'in toprakları üzerinde kurulmuş Babil, Sümerler'in Uruk kentinde başlangıçta sarayda hizmetçi olan Akad kökenli Kral Sargon'un, M.Ö. 23. yüzyılda sarayda iktidarı ele geçirmesi ile ortaya çıkmış.
En ünlü kralları Hammurabi'ymiş.

Zamanla imparatorluğun kuzey topraklarında yaşayan Akadlar, imparatorluğun son dönemlerine kadar kendi kültürlerini koruyabilmişken, Sami kökenli olmayan Sümerler tarih sahnesinden silinmiş.

Babilliler, eski halkların çoğu gibi birden fazla tanrıya taparlar, tanrıları üzerine kuşaklar boyu anlatılan düşsel öykülere inanırlardı.

Bunların çoğu Sümer kaynaklıydı.
Evrenin ve insanların yaratılışını konu alan Sümer destanının kahramanı Gılgamış, ölümsüzlük otunu bulmak için yola çıkar ve bu arayış sırasında bin bir güçlükle karşılaşır. Serüven dolu yolculuğunun sonunda bulduğu otu, suların dibinden sinsice gelen bir yılan kayığından çalar.
Bu öyküdeki ilginç yanlardan biri de Nuh Tufan’ını anımsatan bir sel felaketinden söz etmesidir.

Sümer tanrılarının en büyüğü, Uruk kentinin tanrısı Anu, Babilliler ‘in en büyük tanrısı ise Babil kentinin tanrısı Marduk idi. Babil efsanelerinde Marduk ejderha Tiamat ile dövüşüp onu yener.

Yeri, göğü ve insanoğlunu yarattığına inanılan Marduk'un yeryüzündeki temsilcisi kraldı. Marduk dışında toprak, su, gökyüzü Güneş ve Ay tanrıları gibi tanrılara tapılırdı.

Asurlular da büyük ölçüde Sümerler'in ve Babilliler ‘in dinleriyle tanrılarını paylaşıyorlardı. Ama en büyük tanrıları adını imparatorluğun başkentine verdikleri Asur'du. Hem Babilliler hem de Asurlar'ın baş tanrıçası ise Eski Yunanlıların aşk tanrıçası Afrodit'e çok benzeyen Iştar'dı.


Tevrat'ta, Kur'an'da ve dünyanın birçok bölgesinde yerel efsanelerde bahsi geçen, tanrıya ulaşmak için inşa edilen kule.

Akadca bāb-ilû sözcüğü Tanrı'nın kapısı demektir. Sümerce'de aynı anlama gelen sözcük Kadingirra'dır.

Tevrat'a göre Babil Kulesi'ni Hz. Nuh'un torunları gökyüzüne ulaşmak, tanrının oturduğu yere varmak için yapmışlar.

Yalnız, Büyük İskender Babil'e geldiğinde harap haldeki kuleye hayran kalmış ve onu eski haline getirmeye karar vermiş.

Tevrat’tan okuduğum bir bölüm gelir:
“Ve bütün dünyanın sözü bir, dili birdi.
Şarktan göçtükleri zaman sinear diyarında bir ova buldular, orada oturdular.
Birbirlerine ‘gelin kerpiç yapalım, onları iyice pişirelim.
Onların taş yerine kerpiçleri, harç yerine ziftleri vardı.
Yeryüzünde dağılmayalım diye kendimize bir şehir, başı göğe erişecek bir kule yapalım’ dediler. Ve âdemoğullarının yapmakta olduğu şehri ve kuleyi görmek için Rabb indi.
Onlar bir kavm, hepsinin tek dili var. Gelin inelim birbirlerinin dilini anlamasınlar diye onların dilini karıştıralım.
Rabb onları oradan dağıttı ve şehri bina etmeyi bıraktılar. Bundan dolayı onun adına Babil dendi.” (tekvin 11,1–9)



İslami kaynaklarda:
İsmi verilmemekle beraber Kur'an'da Babil Kulesi'ne benzer bir kuleden bahsedilir.
Hikâye Tevrat'taki ile benzer olmasına rağmen Babil'de değil, Musa'nın yaşadığı dönemde Mısır'da geçer.
Firavun Haman'a, kendisine kilden bir kule inşa etmesini, çıkıp Musa'nın tanrısına bakacağını söyler.

Kur'an'da Babil şehrinden Bakara Suresi, 102. ayette bahsedilir.

Harut ve Marut isimli iki melek, insanları imtihan etmek için Allah tarafından babil'e gönderilirler.

Şeytanlar insanlara bu iki meleğin insanları imtihan etmek için kullandıkları sihir i kötü işler için öğretiyorlardı.
Melekler sihrin küfür olduğunu söyledikleri halde insanlar sihir öğrenmekte ısrar ederler ve karı-kocayı ayırmaya yarayan sihirler öğrenirler.

Babilden Yakut el-Hamavi'nin yazmalarında ve Lisan el-Arab'da bahsedilir.

Öyküye göre tüm insanlar rüzgârın önüne katılarak bir yerde toplanırlar. Buraya sonradan Babil denir. Babil'de insanlara Allah tarafından değişik lisanlar tahsis edilir ve yeniden rüzgârla geldikleri yerlere dağıtılırlar.

9. yy İslam tarihçilerinden el-Tabari'nin ‘Peygamberler ve Krallar Tarihi’ adlı eserinde daha detaylı bilgi verilir.
Öyküye göre Nimrod Babil'de bir kule inşa ettirir.
Allah bu kuleyi yıkar ve o zamana kadar aynı dili konuşan insanların dilini 72'ye ayırır.

13. yy. İslam tarihçilerinden Ebu el-Fida da aynı öyküden bahseder ve İbrahim'in atası Hud'un kendi dilini (İbranice) muhafaza etmesine izin verildiğini ekler.
Zira Hud kulenin inşasına katılmamıştır.


Tarih tiryakiliktir diyorum.
Nasıl tiryaki olmazsınız.
Okuduklarınızı gözlerinizin önünde canlandırabiliyorsanız olay bitmiş siz tarihe vurulmuşsunuzdur.

Bir muhteşem geçmişte buluşuncaya kadar…


Nazan Şara Şatana
nazanss.blogspot.com



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder