26 Ağustos 2017 Cumartesi




MİTOLOJİYİ BİRDE BENİM KİTAPLARIMDAN OKUYUN!


ZEUS’UN AŞKLARI
HERAKLES’İN KADINLARI


nazanss.blogspot.com




Mitoloji seri kitaplarımı okuyanlar belki bu satırları hatırlayacaklar ama ya okumayanlar.
Didar ağlamaklı konuştu.
Buyurunuz benim mitoloji kitaplarımın birinden aktardıklarım.

“Teyze ben ablama çok kızıyorum. Durmadan;
Biraz rüzgâr olsa;
Rüzgâr tanrısı Boreas ve Rüzgâr tanrıçası Alkyone yine kavga ediyorlar der.
Havayı biraz garip görse;
Gök tanrıçası Uranos bak kızmış der.
Rüzgâr sert esse;
Fırtına tanrısı; Kairos’u deniz tanrısı; Poseidon kızdırmış der.
Havaya bakar ay’ı göremezse;
Eyvah Ay Tanrıçası Bendis ay dedeyi cezalandırmış der.
En çokta Yeri göğü omuzlarında taşıyan devden atlas’tan söz eder.”
Rüya şaşkınlıkla yeğenine baktı.
“Nidar inanmıyorum ya! Gerçekten inanamıyorum sen bu tanrıların hepsinin isimlerini ezberlemişsin ve çok garip hepsini doğru telaffuz ettin. Sana bravo.”
Nidar şaşırmıştı. Teyzesinin övgü de hoşuna gitmişti.
“Nasıl ya. Gerçekten mi?”
“Bak ablana kızıyordun ama farkına varmadan neler öğretmiş sana.”
Tam o sırada yakınlara bir yere yıldırım düşmüş hepsini yerinden sıçratmıştı…
Rüya fısıldadı…
“Anladığım kadarı ile üçümüzde azıcık ta olsa gök gürültüsünden, yıldırımlardan hatta şimşeklerden bile korkuyoruz.”
Kızlar aynı anda konuştular.
“Evet.”
Kısa bir sessizlik oldu. Küçük kız heyecanla sordu.
“Ya teyze bu bulutlar delirmişler mi kavga edip bizi korkutuyorlar?” Rüya güldü.
“Âlemsiniz bakın çocuklar bulutlar...”
Sözünü Didar kesti.
“Ben anlatabilir miyim?  Gökyüzü benim uzmanlık alanım. İlgimi biliyorsun ne olur!”
“Anlat canım anlat güzel yüzüm...”
“Teyzeciğim orta büyüklükte bir bulutun; yaklaşık 1 kilometre çapındaki bir bulutun hacmi 4 milyar metreküptür. Bunu anladınız mı?”
Kardeşi sinirle cevap verir.
“Teyze yine derse başladık. Bu anlatacak.”
“İyi ya canım bizde dinleriz.”
“İyide sen öğretmensin.”
“Olsun dinleyelim.”
“Of ya...” Büyük kız kızmıştı.
“Teyze beni dinlemiyor musun?”
“Dinliyorum gülüm. Anlat sen.”
“Aslında Nidar’ın bana burada sorması gereken soru şu olmalıydı. Sızlanarak şikâyet edeceğine bana demeliydi ki, ‘Peki ablacığım bu kadar tonlarca ağırlık havada nasıl duruyor.” Küçük kızın dikkatini çekmişti.
“Evet soruyorum. Nasıl duruyor?”
“Anlatıyorum. Bulutlar çok güzeldir değil mi ne zaman sıkılsak hemen gökyüzüne bulutlara bakarız. Onları şekillere benzetiriz. Bazen bir peri kızına, bazen de bir kaplumbağaya hatta bazen de yakışıklı bir abiye...” Nidar güldü...
“Abiye mi sen mi?”
“Nidar dinliyor musun?”
“Dinliyorum. Pardon.”
“Bulutlar birbirleri ile aynı değillerdir. Farklıdırlar. Nedeni oluşumlarındaki etki eden hava akımları, sıcaklık, basınç, havadaki tozlar ve bir sürü şeyler...”
Didar heyecanlanmıştı. Ayağa kalktı... Anlatacaktı ki dengesini kaybetti düşüyor gibi iken koltuğun kenarından tutu. Teyzesine dikkatle baktı.
“Başım mı döndü ne oldu teyze?”
“Bir şey yok canım hızla kalktın herhalde.”
“Olabilir.” Derin bir nefes aldı.
“Atmosfer çok değişkendir. Yeryüzünden buharlaşan su, havada hafif minik su buharları şeklinde gökyüzüne yükselir. Belirli bir yükseklikte basınç azaldığı, hava soğuduğu için minik damlacıkları haline geçerler ve bulutları oluştururlar. Bunlar önceleri çok küçüktürler çapları birkaç mikrometredir. Ortalama bir yağmur damlasının oluşabilmesi için bunlardan milyonlarcasının birleşmesi gerekir.”
“Yok, daha neler?”
“Teyze bak dalga geçiyor.”
Rüya’nın aklı karışmıştı. Bir gariplik vardı. Sanki arada bir sarsıntı oluyordu ama çok hafif geçiyordu. Yeğeninin tekrarlanan sözleri ile düşünceleri dağıldı.
“Teyzeciğim baksana ya dalga geçiyor.”
“Dalga geçmiyor güzelim tam tersi ilgileniyor.”
“Peki... Bulutların bu kadar ağırlıkla kalabilmelerinin sebebi bu damlacıkların çok küçük olmalarındandır.” Nidar yine itiraz etti.
“Bu ağırlık şimdide çok küçük mü oldu?”
“Sen beni dinlemiyor musun?”
“Şaka şaka. Tamam, bölmeyeceğim söz.”
“Şimdi sır çözülüyor. Her bilinmeyenin bir bilineni vardır. Her ne kadar bir kilometre çapındaki bir bulutta en azından 1.000 ton su varsa da bu hacimdeki hava 1.000.000 tondur. Yani bin kez daha ağırdır.”
“Anladım. Vallahi iyi anlattın. Bravo. Peki, söyler misin biz uçakta iken neden pamuk tarlalarının arasından geçiyoruz gibi ya da altımızda bembeyaz görülüyorlar. Onu da bilirsen on puan alacaksın benden bilmiş ol.”
“Ukalalık yapma tabi biliyorum.”
Bir ses duydular. İsimlendirilemeyecek bir gürültü.
“Ne oldu bir ses geldi değil mi teyzeciğim?”
“Dışarıdandır canım sen anlatmaya devam et.”
Rüya’nın dikkati tamamen dağılmıştı. Kendi de emindi bir ses duymuştular.
“Tuhaf bir sesti… Hayaller görmeye başladım herhalde ama kızlar da duydu!”
Yeğenini dinlemeye yoğunlaştı.
“Bulutun oluşumunda başlangıçta oluşan su damlacıkları o kadar küçük tür ki, üzerlerine gelen ışıkları doğrudan yansıtırlar ve işte o zaman bulutlar beyaz görülürler. Küçük hanım...”
“Vay be çok şaşırdım.”
“Şaşıracaksın zaten. Su damlacıkları birleşip büyüdükçe, yani kalınlaştıkça ışığı daha az yansıtırlar, bu nedenle yağmur bulutları daha gri hatta siyaha yakın renkte görünürler. Tabi alt taraf da yığıldıklarından bulutların alt kısımları üstlerine göre daha koyu renkte olur.”
Rüya ikisine baktı gülümsedi.
“Tamam, o zaman bende size başka türlü bir şeyler anlatmak istiyorum.”
Nidar güldü.
“Oh be nihayet...”
“Nidar!”
“Bakın kızlar beni iyi dinleyin. Mitolojide, şimşek ve yıldırımlardan doğaüstü varlıkların atmosferik patlaması. Yani;
Tanrıların büyük silahı olarak söyleniyormuş o zamanlar. Tabi her kes çok korkuyormuş. Düşünsenize silahları...”
Küçük kız titredi.
“Tanrıların silahlarından çıkan ışıklarsa yandık biz.” Rüya güldü.
“Canım Mitolojide diyorum değil mi? Mitoloji nedir?”
Didar cevap verdi.
“Mitoloji;
Yunanca ‘mythos’ yani masal veya hikâye anlamına gelen bir sözden üretilmiştir. Şöyle de diyebiliriz.
Mitoloji;
Eski zamanlarda yaşamış olan ulusların inandıkları, tanrıların, kahramanların devlerin ve perilerin hayatlarından bahseden hikâyelerdir…


Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder