26 Ağustos 2017 Cumartesi


Medusa’dan kim korkmaz?


nazanss.blogspot.com



Medusa’yı anlatmak istedim sizlere.
Uzun uzadıya olsun da istedim.
En iyisi, en tariflisi Yunan Mitolojisi ile yazdığım kitaplarımdan alıntı yapayım dedim. Onları yazarken ne çok araştırmış, ne çok okumuştum.
O zaman Medusa’yı oradan okuyalım.

“Olsun olsun. Kaptır benim işime geliyor. Şu Medusa olayını ne zaman anlatacaksın?”
“Şimdi onu da anlatayım. Hüzünlü bir hikâye… Yine bu çok tanrılı dönemlerde Medusa adında çok güzel bir kız varmış. Onun güzelliği sadece güzel demekle geçiştirilecek bir güzellik değilmiş. Hani Allah övmüş yaratmış derler ya. Öyle işte.”
“Allah’ın boş gününe gelmiş de derler…”
“Evet. Öylede denilenlerden. Bütün tanrılar bu kıza âşıkmış. Ondan daha güzel bir kadın yokmuş ki… Bütün kadınlar özellikle tanrıçalar Medusa’yı sevmez tam tersi çok kıskanırlarmış.”
“Güzellik başa beladır. İyi bilirim.”
“Düşün. Bu zamanda bile güzellerin başına neler geliyor.”
“Biliyorum dedim ya.”
“Medusa iki kız kardeşi ile birlikte Zeus’un kızı Zekâ Tanrıçası Athena’ya ait bir tapınakta yaşarlarmış. Medusa’nın iki kız kardeşi ölümsüzmüş.”
“Nasıl oluyor o. İki kız kardeşi ölümsüz. Kendi ölümlü.”
“Canım kendi babası ölümlüdür. Diğer kızların babaları ölümsüzdür.”
“Tanrılardan biridir diyorsun yani.”
“Demiyorum. Şüpheleniyorum.”
“Dalga geçme.”
“İyide öyle bir soruyorsun ki. Şaşırtıyorsun.”
“Hah bu çok iyi… Eee sonra?”
“Sonramı? Hay Allah bölüyorsun unutuyorum. Nerede kalmıştım.”
“İki kızın babalarının ölümsüzlüğünde.”
“Evet. Athena’nın tapınağında yaşıyorlarmış demiştim ya. Tabi onun güzelliğinden Athena’da farkında ama insan kendini beğenmese çatlar misali. O kendini daha güzel buluyormuş. Üstelik tanrıça.”
“Artı… Zeus’un kızı.”
“Evet. Kendini hem daha güzel hem daha zeki bulduğundan çok ta aldırmıyor muş.”
“Eee sonra?”
“Athena o zamanlarda Zeus’un kardeşi Denizlerin efendisi Poseidon ile birlikteymiş.”
“Nasıl ya amcası oluyor o.”
“O zamanlar yok amcaydı, teyzeydi kardeşti pekte aldıran yokmuş.”
“Hiç etik değil…”
“Elif dinle. Poseidon’u düşün denizlerin tanrısı çok güçlü üstelik Athena’nın kocasıymış ama içten içe de Medusa’ya âşıkmış. Hemde ne aşk. O kadar ki tutku haline gelmiş onda bu aşk. Kimselere söyleyemiyor. Belli edemiyormuş.”
“Eee gel. Gel bu tarafa Poseidon Efendi. Konya bu tarafta…”
“En büyük korkusu gazaplar ve küçümsenmek.”
“Sonra ne olmuş?”
“Çok geçmemiş… Athena babasından her şeyi öğrenmiş. Hemen kocasını sorguya çekmiş. ‘Sen o kıza âşık mısın filan!”
“Kadın kıskançlığı her zaman var. Bak o zamanda bile tanrıça da olsan fark etmiyor. Yine kıskanıyorsun.”
“Tabi kıskanıyorsun. Hem de ne kıskanmak. Poseidon inkâr etmiş. ‘Dünyada senden daha güzel kadın yok. Ben sadece sana aşığım.’ Filan, falan.”
“Ya Rüya bu erkekler bunca yıl geçmiş. Hala aynı yalanları söylüyorlar ve biz hala aynı yalanlara inanıyoruz. İşe bak yahu…”
“Öyle Vallahi.”
“Sonra?”
“Athena kocasına inanmış. Poseidon Medusa tutkusu yüzünden delirecek durumda. Dedim ya sabit fikir, takıntı olmuş bu dünyanın en güzel kızı onun aklında ve gönlünde.”
“Eyvah kötü bir şeyler olacak. Sen zaten Medusa’dan söz ederken. Güzelliği başına bela getirmiş gibi bir şey demiştin.”
“Evet. Sabırlı ol bak anlatıyorum. Sonunda olanlar olmuş.”
“Ne olmuş?”
“Bir gün gizlice tapınağa girmiş ve Medusa’ya zorla sahip olmuş.”
“Hayda… Tecavüz yani.”
“Öyle de diyebiliriz.”
“Zorla sahip odur zaten. Vay alçak adam… Eee?”
“Medusa tapınakta kalıyor ama deli gibi her an Athena duyacak diye ödü kopuyor.”
“Duymuş mu?”
“Duymuş.”
“Eyvah!”
“Eyvah ki ne eyvah… Delirmiş. Delirmiş. Kendini çok aşağılanmış görmüş.”
“Kadın haklı…”
“Delirmiş. Kıskançlıktan ne yapacağını bilmez bir halde Medusa’yı nasıl cezalandıracağını düşünüyormuş.”
“Gitsin de ahlaksız kocasını cezalandırsın.”
“Hayatım gücü - gücü yetenedir. Her zaman böyle değil midir?”
“Ne yazık ki böyledir. Ne yapmış?”
“Hemen öldürmemiş. Çünkü onun hemen ölmesi onun hıncına yetmiyormuş. Acı çekmesini hatta kız kardeşlerinin de açı çekmesini istiyormuş. Medusa’yı ve kız kardeşlerini hemen birer ifrit’e çevirmiş.”
“İfrit’mi o ne be?”
“Benim bildiğim İfrit bir çeşit hani üç harfli oluyor da ‘ismi lazım değiller’ diyoruz ya işte onlardan olsa gerek.”
“Nasıl ya! Ha… Ha anladım. Tamam. Ama emin de değilsin.”
“Tam eminim diyemem.”
“Peki, sonra ne olmuş?”
“Medusa ve kız kardeşleri çok çirkinleşmişler. Düşün kimse bakmaya bile tahammül edemiyormuş.”
“O kadar güzellikten bu kadar çirkinliğe. Zavallı Medusa. Bunun ortasında anlaşsalardı ya.”
“Dalga geçme…”
“Cidden üzüldüm. Sonra?”
“Athena’yı durdurmak mümkün değil. Kıskanç kadın neler yapar misali. Kini bitmemiş bu kadının. Yaptığı ona yetmemiş. Medusa’nın lüle lüle saçları o kadar güzelmiş ki… Bakanlar gözlerini ayıramazmış. Saçlarına takmış bu sefer ne yapmış biliyor musun?”
Elif çok heyecanlanmıştı.
“Ne yapmış?”
“Bütün saçlarını yılana çevirmiş.”
“Yılana mı?”
“Her bir lüle bir yılan olmuş. Başının her tarafı ince yılanlarla dolmuş.”
“Karayip korsanlarındaki bir adam vardı aman Allah’ım onun gibi izlerken bile bakamamıştım.”
“Evet. Onun gibi… Kadının sinirleri bununla da yatışmamış.”
“Yuh yani. Bende kıskancım da bu kadar da değil. Allah - Allah… Ne yapmış peki?”
“Şimdide millet meraktan Medusa’ya bakmaya başlamış. Athena öyle bir şey yapmış ki. Medusa kime baksa o taş kesiliyormuş.”
“Of ya… Of.”
“Evet… Sonunda bununda ona yetmediğini Medusa’nın ölmedikten sonra içinin rahat etmeyeceğini anlamış. Üvey kardeşi ile anlaşmış. Perseus kız kardeşinin sözünü dinlemiş. Kılıcı ile Medusa’nın başını vücudundan ayırmış.”
Elif çığlık atınca; Rüya eli ile çocukları gösterdi. ‘sus’ işareti yaptı. Elif çok heyecanlıydı.
“Ne yapayım ya kortum.”
“Yavaş, biraz daha yavaş lütfen… Çocukları korkutmayalım.”
“Allah kahretsin şu Athena’yı ne azgın kadın. Hıncı bitmedi gitti. Sonunda kadını öldürdü rahat etti.”
“Yok, rahat etmedi.”
“Etmedi mi?”
“Medusa’ya Poseidon zorla sahip olduğunda genç kız bu Denizler tanrısından hamile kalmış.”
“Hamile’mi? Hayda… Hikâyeye bak sen!”
“Öyle. Doğru söylüyorsun hikâye!”
“Eee ballı dilli genç bayan sonra?”
“Medusa’nın kafası vücudundan ayrıldığı anda; Pegasus ve Chrsyar cansız bedenden dışarı fırlamışlar.”
“Pegasus’mu bu uçan at değil mi?”
“Dinle canım… Athena olanların karşısında önce ne yapacağını bilememiş. Kocasından denizler tanrısından doğan iki çocuk. Sonra ani bir şekilde karar vermiş. Bunların ikisini kendisine köle yapacakmış. Kardeşlerden Chrsyar’ı kendine almış ve onu iyi savaşçı olarak yetiştirmeye karar vermiş. Kanatlı beyaz bir at olarak doğan diğer kardeşi de yani Pegasus’uda Korinthos şehrinin kralı Glaukos’un oğlu Bellerophon’e vermiş.”
“Niye vermiş ki onu da kendine alabilirdi.”
“Kadın akıllı ve kurnaz... Bellerophon’nin ağzından ateşler saçan, aslan başlı, keçi gövdeli, yılan kuyruklu bir canavar varmış. Bu onunla savaşacakmış. Bunu yanına vermiş ki…”
“Kesin o canavar onu öldürsün diye vermiştir.”
“Tabii ki iyi niyetli değil. Bellerophone çok uzun zamandır bundan yardım istiyormuş. Hem onu yok edecek hem de diğerinin isteğini yerine getirecekmiş. Öylede yapmış zaten. Düşündüğü gibi olmamış. Bundan sonra olanlar değişik. Bellerophone bu kanatlı atı sevmiş. Onu eğitmiş. Güçlü bulduğu için ona çok ama çok emek vermiş. Aralarında bir dostluk oluşmuş.”
“Atla adamın yani!”
“Evet. Mantık yapma.”
“Tamam. Tamam. Masal. Mantık yok.”
“Evet. Zaman geçmiş gün gelmiş. Canavarı öldürmeye gitmeleri gerekiyormuş. Öylede yapmışlar. Ama burada Athena’nın düşünemediği bir şey olmuş. Uçan at Pegasus adamı aldığı gibi sırtına canavarın ağzından fışkıran alevlerin çok yukarısına çıkarmış, oradan rahatlıkla oklarını canavara saplamış. Canavarın nasıl öldürüldüğünü filanda öğrenmiştim ama bunları anlatmanın bir anlamı yok. Özet olarak canavarı öldürmüş. Pegasus’la birlikte canavara bakıp gururlanmış.”
“Haliyle gururlanacak.”
“Bizim tabirimizle abartmış. Çok uzun yıllar kimsenin öldüremediği canavarı öldürünce kendisini de ölümsüz zannetmiş. Tanrı olduğuna inanmaya başlamış. Bununla da kalmamış. O zamanlar demiştim ya sana Tanrıların dağı Olympos, tanrılar orada yaşıyorlar. ‘Bende orada yaşarım. Bende tanrıyım’ demiş. Pegasus’un sırtına binmiş. ‘Haydi, gidiyoruz Olympos’a demiş.”
“Devrik cümle kurma muallim hanım. Olympos’a gidiyoruz demiştir.”
“Peki, öyle demiş. Bunlar yola çıkmışlar. Çıkmışlar çıkmasında Zeus’da dağda üstelik tahtında etrafı izliyor. Bakıyor ki geliyorlar üstelik kendini tanrı sanıyor ve tanrıların dağına yaşamaya geliyor. Sinirlenmiş. Bir at sineği göndermiş. ‘Git ve Pesasus’u ısır demiş.”
“Yok ya komediye bak sen! Sinek ısırmış mı?”
“Hemde ne ısırmak. Pegasus’un canı çok yanınca silkelenmiş ve üstündeki adamı atmış. Yere feci şekilde çakılmış. ‘Sen misin kendini tanrı sanmak!’ Sakat, kör kalmış. Milletin maskarası olmuş.”
“Pegasus?”
“O yükselmiş. Olympos’un tepesine gelmiş. Zeus onu sevmiş. Silahlarını taşıyan bir hizmetkâr olmasını istemiş.”
“Olmuş mu?”
“Olacak tabi. Zeus istiyor.”
“Doğru Zeus diyince durmak gerekiyor.”
“Tabi duracaksın.
“Medusa’nın çocuğu bu sonuçta.”
“Evet. Medusa ile ilgili birçok yerde birçok figür vardır. Antik dönemde büyük yapıları ve özel yerleri kötülükten korumak için Medusa kabartmaları yapmışlar.”
“Zavallı Medusa öldükten sonra tapınakları korusun diye figürünü yapıyorlar. Kız sağken kendini koruyamıyor Başına gelmedik kalmıyor. Tecavüze uğruyor, saçları yılan oluyor, tecavüzden hamile kalıyor, gözleri bakanı öldürüyor, onun yüzünden kız kardeşleri de kendi gibi iblis oluyor bütün bunlar yetmiyor birde kafası kesiliyor. Çocuklarını da göremiyor. Üstelik bir de at doğuruyor. Ne Medusa’ymış bu zavallı.”
“Mitoloji bir garip zaten! Neler yaşanmış neler. Birçoğu Medusa gibi öldükten sonra garip şekilde anılmış. Birçok tapınakta Medusa figürleri kullanılmış dedim ya… Mesela; Didim Apollon Tapınağının bahçesinde girişte sağ tarafta bir figür var muhteşem bir şey…”
“Öylemi.”
“Evet.
Rüya derin bir nefes aldı.
“Yoruldum ya Elif… Birer de kahve yapayım. Çocuklar ne âlemdeler?”



Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder