KRAL veya KRALİÇE ÖLÜNCE ONUNLA
BİRLİKTE CANLI GÖMÜLENLER.
Sümer Kraliçesi Puabi’nin cenaze merasimi
Bir
hikâye anlatmalıyım sizlere.
Hikâye
güzel mi belki,
Enteresan
mı? Çok!
Peki,
acılı bir anlatı mı?
Bir
bakıma öyle!
Bu
bir cenaze töreni, elbette acılı fakat!
Neden
fakat diyorum. Yazdıklarımı okuyunca anlayacaksınız.
Bir
kadından söz edeceğim.
Güzel,
akıllı muhteşem bir kadından ve bu kadın çok ama çok eskilerde yaşamış.
Bu
kadın Ur Hanedanı döneminde yaşamış, çok da önemli bir statüye sahipmiş.
O
zamanlarda!
Bu
olağanüstü kadının ismi Kraliçe Puabi!
Neden
cenaze törenini yazıyorum?
Nedeni
bu kraliçe ile ilgili bütün bilgiler onun olağan üstü cenaze merasimini
anlatıyor. O zaman bende ondan söz etmeliyim dedim.
Eskilerde
ve soylularda cenaze merasimleri düğün gibi ihtişamlı fakat acılarla dolu.
Merasimler
çok disiplinli yapılıyormuş.
Kraliçe
ölüyorsa ona hizmet eden kadın ve erkek hizmetçilerde onunla birlikte taş
mezara gömülüyorlarmış.
Kraliçenin
cenaze merasiminde en çok dikkatimi çekenleri aktarmak istiyorum sizlere.
Çok
eskiler ama yine de insanın içi acıyor.
Kraliçe
ölmüş ve onun cenaze töreni yapılıyor.
Bu
kalabalık şehir sus pus içinde.
Sokaklarda
yâda evlerde kimseler yok herkes cenaze töreninde.
Kraliçenin
ölü bedeninin eşsiz bir ihtişamla süslendiği vücudunun üst kısmının altın ve
gümüşten boncuklarla ve lacivert taşı kırmızı akik Kadıköy taşı babakoru gibi
kıymetli taşlardan incilerle bezenmiş bir örtüyle örtüldüğü; örtünün aşağısındaki
püsküllerin yine aynı taşlardan yontulmuş incilerden yapıldığı aktarılmıştır.
Bu
aktardığım yeterli olanı değil.
Altınlar,
pırlantalar yani mücevherler.
Takılan
peruk bile mücevherle kaplı.
Altın
ağırlıkta.
Altınlarda
şimdiki zamandaki gibi kaç ayar filan değil som altın!
Bunlar
olur diyeceklerimiz nedeni; o bir kraliçe…
O
zamanki adetleri de mücevherleri ile gömülmeleri.
Ve
tabi gerekli malzemeleriyle de.
Öbür
dünyada kullanacaklarına inandıkları için neyi var neyi yok onu da koyuyor.
Arabalarına
atlarına kadar!
Giysilerine
kullandıkları malzemelerine kadar!
Elbette
hazine de oluyor.
Bildiğiniz
hazine.
Şimdi
beni rahatsız eden bölüme geçiyorum.
Kraliçeyi, kocasının mezarının yanına
hazırlanan yere gömüyorlarmış.
Kraliçenin cenazesini iki eşeğin
çektiği bir araba taşıyormuş.
Arabanın arkasında çok güzel giyinmiş
iki nedime yürüyormuş.
Onların arkasından on kadın,
Daha arkalarında silahlı muhafızlar ve
uşaklar
Ve de hazineyi taşıyorlarmış.
Neticede içeri girilmiş.
Sonra mezar örtülmeye başlamış.
Ve bütün bu kadınlar, eşek seyisleri, askerler, kraliçenin son yolculuğunda, onunla birlikteler!
Ve bütün bu kadınlar, eşek seyisleri, askerler, kraliçenin son yolculuğunda, onunla birlikteler!
Şimdi mezarda yapılacak bir işleme
sıra gelmiş.
Dehlizin ortasında büyük bir leğenden
oradakiler birer maşrapa içiyorlar ve yerlerine geçiyorlar…
İlahi okuyanların sesi içtikleri
zehirli suyun etkisi ile yavaş yavaş sona eriyormuş.
Offff,
gerçekten içim sıkıldı.
Bu
adetler olmaz olsun.
Kraliçe
ölüyor onunla birlikte ona hizmet edenler kendi istekleriyle mi yoksa mecbur
olduklarından mı onunla birlikte ölüyorlar.
Bu
can sıkıcı bir durum.
Ve
bu kraliçenin mezarı bulunmuş.
Kraliçe
ile birlikte hazinesinin yanı sıra onunla olanlarında iskeletlerine ulaşılmış.
Ne
diyelim.
Bir
bilinmeyeni bilmeye gayret ettik diyelim. Anlıyor muyum, yok anlamıyorum.
Nazan Şara
Şatana
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder